12 Ağustos 2011 Cuma

ÇIRAKLIK BİTTİ (Mİ) USTALIK BAŞLIYOR (MU)



2009-10 sezonunu şampiyon tamamlayarak devrim diyebileceğimiz bir başarıya imza atan Ertuğrul Sağlam ve Bursasporlu futbolcular her ne kadar şampiyonlar ligini 1 puanla tamamlamış da olsalar kanımca iyi bir Avrupa deneyimi elde ettiler. Sonuçta Manchester United, Valencia ve Glasgow Rangers gibi her daim isimleri üst düzeyde anılan kulüplerle yapılan mücadeleler Bursaspor'u işin romantizmini yaşamakla beraber daha gerçekçi bir düşünceye ittiği görülüyor. Yapılan transferlerin de bu gerek N'Diaye, gerek Scott Carson, gerek İbrahim Kaş gibi Avrupa deneyimi olan oyuncular olması bu doğrultuda işaretler veriyor. Gomel ile yapılan eleme maçları skor açısından çok kolay olmamış izlenimi verse de Bursaspor'un rakibinin üzerinde kalitede bir takım olduğu gerçeğini gözler önüne sermiştir. Sırada Avrupa ligi yolundaki son engel olan Anderlecht var. Bundan 25-30 sene öncesinin süper takımı olan ancak son yıllarda düşüşe geçmekle beraber yeniden bir yükseliş trendi yakalayan Belçika futbolunun en köklü ve başarılı kulüplerinden biri olan Anderlecht isim olarak endişe verse de Bursaspor'un geçemeyeceği bir ekip değil. Bana göre (Mustafa Denizli'nin tabiriyle) şansı %51. Sonuçta önümüzdeki yıllarda Avrupa kupalarında kalıcı bir takım olmak adına ve seri başı olma adına şu anda çıkan rakiplerin isminden çekinmek yerine önümüzdeki yılları düşünerek oynanacak bu maçlar  Bursaspor'un Avrupa'daki yükselişinin başlangıç noktası olacaktır. Bursaspor'a şimdiden bu maçlarda başarılar dilerken Avrupa Ligi'n de de epey bir yol alacağına inancımın tam olduğunu belirtmek isterim.

EL MATADOR


EL MATADOR
Xabi ALONSO



İspanya'nın dünyaca ünlü boğa güreşinin efsaneleridir matadorlar. Boğaya karşı sadece kılıçla karşı koyarlar.Binlerce çift göz boğanın boynuzlarının mı yoksa müthiş bir cesaretle ona karşı koyan matadorun mu galip geleceğini merak eder.Bill Shankly'nin '' Futbol bir ölüm kalım meselesi değildir. Ondan çok daha önemlidir.'' dediği gibi ise, futbol da bir nevi matador ile boğa arasında geçen ölüm kalım meselesi gibidir.
İşte Xabi ALONSO da ünü futbol arenalarının dışına taşmış matadorlarının en iyilerinden biridir.Oyunu okumada ki zekası,aklın ayaklara hükmetmesiyle verilen derinlemesine paslar,orta sahayı bir komutan gibi yönetmesi Alonso'yu Alonso yapan özelliklerdir.Liverpool'un bu sezon Premier ligde alt sıralarda olmasının sebebi sadece Benitez'in yarattığı kalıcı etki değildir.Tıpkı Real Madrid'in son iki yıldır (şampiyon olamasa da) gösterdiği performansın sırrının Ronaldo,Kaka,Mesut'un başlı başına sebep olmaması gibi.Her iki durumda da Alonso'nun Liverpool dan ayrılması ya da Madrid'e gelmesi önemli bir faktördür.
Futbolda daima en zor olanı yani basit oynamayı seçer Alonso. Kademe anlayışı,topu oyuna sokması,rakibin zayıf noktalarını görmesi onun futbol aklının derecesini göstermektedir.Alonso'nun varlığı kendisini fazlasıyla hissettirir. Ancak yokluğu bir çocuğun elindeki dondurmayı Piccasso'nun en güzel tablosuna yapıştırmasından bile daha acı vericidir.Futbol Vivaldi'nin Dört Mevsimi ise Alonso Dört Mevsimin ilkbaharıdır. Attığı mesafe tanımayan paslar karşısında çimlerin bile dile geldiği oyuncudur o. Real de Ronaldo ve Mesut süvari ise O,karargahtır.
İşte O karargah 1981 yılında yaprakların rengini değiştirdiği ve yer çekimine karşı koyamadığı kasım ayının yirmi beşinde Bask bölgesinde San Sebastian'ın güneyinde yer alan Tolosa da dünyaya gözlerini açtı. Futbol dolu bir bölgede ve ailede büyüdü.Babası Periko ALONSO La Liga'yı Real Sociedad la 2 ,Barcelona ile 1 kez kazanmış ve milli formayıda 20 kez giymiş bir futbolcuydu. Dolayısı ile küçük Xabi'nin de futbola duyarsız kalması kaçınılmazdı.Aileden gelen futbol tutkusu çocuk yaşlarda San Sebastian'da ''Playa De La Concha'  (Shell Beach) da oynarak başlamıştı. O yıllarda en yakın arkadaşı da şimdi Everton da forma giyen Mikel ARTETA dır.  Yıllar sonra Xabi, Arteta ile olan dostluğunun top tekniğini geliştirmesinde oldukça faydalı olduğunu  söylemişti.
Abisi ile birlikte babasının antremanlarına gitmek hayatta en çok zevk aldığı şeylerden biridir. Şu anda oynadığı pozisyon için de babasından feyz almıştır. Bu pozisyon ona topun nasıl iyi dağıtılması gerektiğini öğretmiştir. Shell Beach te beraber top oynadığı en yakın arkadaşı Arteta ile birlikte bir gün beraberce Sociedad forması giymeyi hayal ediyorlardı. Alonso Sociedad formasını giymeyi başarmış ancak Arteta  ile yolları ayrılmıştı. Çünkü Arteta o zaman Barcelona'ya transfer olmuştu. İlk bakışta Arteta Xabi den daha iyi bir sıçrama yapmış gibi görünüyordu.

Sociedad formasıyla ilk maçına 18 yaşında Copa Del Rey de CD Logrones'e karşı çıktı.Ancak o sezon bir daha forma şansı bulamayacaktı. 2000-2001 sezonun başında takım Javier CLEMENTE ye emanet edilmişti. O da dahiyane bir fikirle Alonso'yu ikinci lig takımı SD Eibar'a kiralık olarak göndermişti. Javier yaptığı dahiyane hareketlerde bununla sınırlı kalmamış oynattığı futbol yüzünden Sociedad 2001 Ocak ayında La liga da son sırada yerini almıştı. Bu durum tabi ki böyle devam etmemiş Clemente'nin görevine son verilerek takımın başına yolu Türkiye'den de geçmiş Liverpool'un efsanevi oyuncularından Galli teknik adam John B. TOSHACK getirilmişti. Ülkemizde değeri anlaşılamamış sayısız teknik adamdan biri olan Toshack, Clemente'nin yaptığı ilk icraatın tersini yaparak Xabi'yi takıma geri çağırmış ona 19 yaşında kaptanlığı vermişti. Takım daha sonra toparlanıp ligi 14. bitirerek ligde kalmayı başarmıştı. Toshack Alonso daki yeteneği fark etmiş  ve ona ileride en iyi orta saha oyuncularından birisi olmasını sağlayacak,topa dokunuş ve kontrol etmede yeteneklerini en üst düzeye çıkaracak özel antremanlar yaptırıyordu. İlk golünü attığı ve toplamda 3 gole ulaştığı 2001-02 sezonunda 30 maç formaya giyecek ancak Real Sociedad sezonu bu kez de 13. bitirecekti.2002 sezonun başında Sociedad teknik direktörlüne Raynald DENOUEİX getirilecekti.  John B. Toshack'ın takıma kazandırdığı Nihat KAHVECİ ile birlikte Karpin'li,Kovaçeviç'li kaleci Vesterfeld'li kadrosuyla Sociedad şampiyon olduğu 1981-82 sezonundan sonra ilk defa o sezon şampiyonluğa çok yaklaşacak Real Madrid'in ardından sezonu ikinci bitirecekti. Tarihinde ilk defa Şampiyonlar Ligine katılma başarısı gösteren Sociedad da o sezon Alonso 12 golün yanı sıra attığı mükemmel paslarla Nihat'ı ve Kovaçeviç'i birer yıldız yapacaktı. O yıl ispanyol spor dergisi de Xabi'yi en iyi ispanyol oyuncu seçecekti. Gösterdiği performans aynı zaman da ona milli yakımın kapılarını da açmıştı.

Milli takım hocası Saez onun için ''Fantastik bir isabetli pas mesafesi var ve futbolu olağanüstü bir netlikle görüyor.'' demişti.
2003-04 Sezonunda işler biraz karışmıştı. Şampiyonlar liginde Galatasaray'ın da bulunduğu gruptan çıkmış ancak avrupa da ve ligde fırtına gibi esmeye başlayan Lyon'a elenmişlerdi. Yoğun maç trafiğini oyuncular kaldıramamış ve ligi ancak 15. bitirebilmişlerdi.Sezon sonunda Real Madrid Alonso'yu istemişti ancak o sürpriz bir kararla kulübünde kalmayı tercih etti. Çocukken beraber oynadıkları, kendi gelişimine önemli derecede katkıda bulunan Arteta Sociedad' a gelmişti. Biraz gecikmeli de olsa ikisinin de beraber oynama hayalleri gerçekleşmişti. Ancak bu mutluluk fazla uzun sürmedi. Sezon öncesi hazırlık kampına alınmayan Xabi 10,7 milyon pound karşılığında Liverpool'a satılacaktı. Artık ispanya çimleri onun mesafe tanımayan paslarından mahrum kalacaktı.Valencia da elde ettiği iki La Liga şampiyonluğu ve bir UEFA kupası zaferinden sonra Liverpool'un başına geçen Benitez onu ısrarla takımında görmek istemişti. Alonso Liverpool'a gelir gelmez katkı sağlamaya başladı. İkinci maçında oyuna sonradan girmiş ilk devreyi 2-0 yenik kapadıkları Fulham karşısında Alonso'nun bir de frikikten gol attığı maçı 4-2 kazandılar.

 Orta sahada, MR.LİVERPOOL yani Gerard ile birlikte harika bir iki oluşturmuşlardı. Adeta birbirlerini tamamlıyorlardı. Alonso hem defansif görev yapıyor hemde Salvador Dali'nin fırça darbesi misali attığı paslarla Gerard'ın yükünü hafifletiyordu. O sezon Şampiyonlar Liginde Juventus ile oynadıkları çeyrek final rövanş maçından sonra The Guardian gazetesinden Kevin Mc CARRA Alonso için '' Bu olağanüstü futbolcu Della Alpi de tekniğin ciddi bir fiziksel dezavantajı alt edebileceğini kanıtladı. Ligde işler çok ta istenildiği gibi gitmiyordu. Ama Alonso,Gerard ikilisi Şampiyonlar liginde Chelsea'yi de elemişlerdi ve sırada final maçında Milan vardı. 2005 finali İstanbul'daydı ve bu masallar şehri bir masala daha tanık olacaktı. Maldini ile şampiyonlar liginin en erken gol rekorunu kıran Milan,Crespo'nun iki golü ile soyunma odasına 3-0 önde girecekti. Herkes maçın bittiğini düşünüyordu ama masal henüz başlamamıştı. İkinci yarı altı dakika içinde tarihin en iyi geri dönüşlerinden biri yaşandı. Önce Gerard'ın kafası farkı ikiye indirdi. Ardından Smicer'in şutu ağlarla buluştuğunda  Liverpool maçı bırakmadığını gösteriyordu. Artık İstanbul Olimpiyat Stadyumunda ''YOU''LL NEVER WALK ALONE'' dan başka bir şey duyulmaz olmuştu.
Elli dokuzuncu dakikada Gattuso'dan tarihi hata geldi. Gattuso, Gerard'ı ceza sahası içinde düşürmüş ve penaltıya sebep olmuştu. Kazanılan penaltıyı Alonso kullanmış ilk vuruşta Dida topu kurtarmayı başarmıştı. Fakat son sözü yine Alonso söyledi ve dönen topu ağlarla buluşturarak beraberliği sağladı.Maç uzatmalara gitti. Uzatmalarda gol olmayınca penaltılar Liverpool'a Şampiyonlar Ligi kupasını getirdi. Alonso 23 yaşında bu kupayı kazanarak Liverpool ile harika bir sezon geçirmişti. Bunu bir de Süper kupayla süslediler. Ligde alınan beşincilik kimsenin umurunda değildi.2005-06 Sezonunda FA Cup ve FA Community Shield'i aldılar. Ancak sakatlıklar Alonso'nun yeşil sahalardaki resitallerine ara vermesini gerektiriyordu. Sadece manevi anlamda değil maddi anlamda da taraftarını mutlu ediyordu.Nisan 2006 da NEWCASTLE  maçında 65 yardtan attığı golle, kendisine 200 poundluk bahis oynayan bir taraftar bunun karşılığnda bahis sitesinden 25.000 pound kazanmıştı. Bu gol aynı zamanda Premier ligin en uzun mesafe golüdür. Sadece Premier ligin değil İngiltere'nin en uzun mesafe gol rekoru da kendisine aittir. 2005 te FA cup maçında Luton Town'a 78 yard tan da gol atmayı başarmıştır. Milli takımında değişmez oyuncularından olan Xabi 2008 yılında İspanya'nın kazandığı Avrupa Şampiyonluğundaki baş aktörlerden biridir. O Liverpool tarftarlarının gönlünde taht kurmayı çoktan başarmıştı. Kop tribününde ayrı bir yeri vardı onun. Fakat ayrılık zamanı gelmişti. Ronaldo ile başlayan Real fırtınası Alonso'yu da içine almak istiyordu. Liverpool şehri buna şiddetle karşı çıkıyor ancak Liverpool takımı içinde bulunduğu maddi durumdan dolayı aynı direnci gösteremiyordu. Sonunda Xabi ALONSO 30 MİLYON sterlin karşılığında Real Madrid'e transfer oluyordu.

Bir önceki sezon hayl kırıklığı yaratan Madrid onun gelişi ile birlikte toparlanmıştı.2008-09 sezonunda 10 mağlubiyet alıp kalesinde tam 52 gol gören Real o geldikten sonra sezonu sadece 4 mağlubiyet ve kalesinde 30 gol görerek tamamlıyordu.İlk sezonunda sakat ve ya cezalı değilse Pellegrini tarafından sürekli ilk on birde oynatılıyordu. (Bu sezon da Mourinho için de durum pek farklı değil). İlk sezonunda 96 puanla muhteşem Barcelona'nın ardından ligi ikinci bitiren Madrid'in maliyet  fayda analizi yapıldığında en değerli oyuncusuydu Alonso.  2010 yazında Afrikada düzenlenen Dünya kupasında İspanya şampiyon olurken,Xavi'nin ,İniesta'nın David Villa'nın katkısı ne kadarsa Alonso'nun katkısı da en az onlar kadardı.

 San Sebastian topraklarına ve İspanyollara böyle bir oyuncu için ne kadar teşekkür etsek azdır.



Türk toplumu olarak genellikle söz konusu Barcelona-Real Madrid rekabeti ise Barcelonalıyızdır. Muhakkak Madrid taraftarı da azımsanmayacak kadar vardır ama toplum olarak ezilmişlerin, hor görülmüşlerin tarafında olmayı tercih ettiğimiz için Barcelona tarafında olanların sayısı daha fazladır. Belkide Küçük Emrah'ın ,Ceylan'ın, Ayşeciğin,Ömerciğin zirve yapmasının sebebi bakış açımızın mazlumdan yana olmasıdır. Dün akşamda oynanan Katalunya-Arjantin maçında eminim çoğumuz Katalunya'yı tutmuştur. Peki Katalanların Sultan Orahan zamanında Osmanlılara karşı Romalıların tarafında savaştığını,istediklerini elde edemeyince Osmanlıların tarafına geçtiğini kaçımız biliyoruz. Orhan Gazi'nin kendilerini kaypak olarak nitelediğini ve dışladığını bilen kaç kişi vardır. O zamanlar batı anadoluda kendilerine yerleşmeleri için yer verilseydi ve bugün yaptıkları ayrılıkçı mücadeleyi batı anadoluda yapsalardı aynı sempati ile bakarmıydık.(Bir benzerini yaşıyoruz aslında) Aslına bakarsanız bende Barcelona'lıyım. Ama Barcelona'ya yukarıda yazdığım satırlardaki gibi bakmadığım için Barcelonalı'yım. Ben sadece bir futbolseverim. Benim için Barcelona demek Cruyff,Maradona,Laudrup demek. O yüzden Barcelona'lıyım. Dün akşamki maçta oynayan 6 Barcelona'lı futbolcu benim için Katalunya'lı değil. Sadece özel maç için bir araya gelmiş oyuncular topluluğun içindeki 6 Barçalı o kadar. Annemizin ligine ara verdiğimiz dönemde 6 gollü bir maç seyretmek ve her ne kadar eksiklerde olsa Türk milli takımından sonra tuttuğum ikinci takım olan Arjantini seyretmek benim için güzelce vakit geçirmeye arttıda yetti bile.

Mourinho ve Napolyon




Osmanlıların Akka kalesindeki mücadelesinden sonra Napolyon Türklere olan hayranlığını ifade etmek için '' Bana Türklerden bir ordu verin size dünyayı fethedeyim.'' demişti. Eğer alan savunması dehası Mourinho da Sırbistan maçını seyretmişse Milli takımımızın yaptığı savunmayı gördükten sonra benzer şeyler söylemiştir. Milli takım oynadığı 5 maçın 3 ünde yaptığı savunmayla adeta basketbol dersi verdi. Sırbistan maçı her anlamda müthiş çekişmeli bir maçtı. Diğer maçlara göre hücumda istediğimiz oyunu sergileyemedik. Ancak şu da bir gerçekki artık belli adamların oyununa mahkum değiliz. Her maç ayrı oyuncu maça damgasını vuruyor. Sırbistan maçının yıldızı da Kerem Tunçeri idi. Turnuvadaki 3 maçımızı seyrettikten sonra en az yarı final oynarız diyordum ama İspanya ve Sırbistan maçlarından sora finale kadar yolumuz olduğunu düşünüyorum. Buna inanmamın sebebi ise oyuncularımızdaki hırs,inanç, takım olmak ve mücadele isteği. Futbolla üzüldüğümüz bugünlerde basketbolda bizi sevindirdikleri için 12 dev adama teşekkürler.

Geldi,Pürüz Çıktı,Gelmedi,Prensipte Anlaştı



Bu yıl ligin bitimi ile transferler ardı arkasına patlamaya başladı. Biz futbol severler de ligin hemen bitimi ile başlayan hareketli günler ile nefeslerimizi tutup heyecanla beklemeye başlamıştık. Hatta ilk günler de bu hareketlenme varsa ilerleyen günlerde kim bilir daha neler olur diye düşünmüştük. Fb'nin Emenike,Orhan ve Serdar transferleri,bunun yanı sıra Ünal AYSAL 'ın gelişi ile üzerinde ölü toprağını atan Gs'ın kısa sürede Elmander ve Selçuk transferleri ilk günlerin bir hayli hareketli geçmesini sağlamıştı. Ancak ne olduysa birden bire bu hareketlilik durdu.
Fb de Sezer ÖZTÜRK günlerdir çözülemiyor. Haftanın her hangi bir günü hangi spor haberlerine bağlansak ha bugün ha yarın,akşama sabaha derken hala çözüme kavuşmuş değil. Keza yabancı transferi için de aynı şey söz konusu her gün yeni bir oyuncu adı spor basınında öne çıkıyor.Bir de bunlara ek olarak Bilica ve Güiza'nın durumlarında da bir muamma söz konusu. Bilica ve Güiza gidecek mi yoksa yoksa yine geçen yıl olduğu gibi elde mi kalacak ?   Gs için de durum farklı değil. Muslera geldi dendi. Şimdi de anlaşmada pürüz çıktığı söyleniyor. Gs haftalardır kaleci konusu açıklığa kavuşturamadı. Bir oyuncu geldiyse gelmiştir. Şayet anlaşma resmen imzalanmamışsa o zaman daha gelmemiştir.
Tamam takımların transfer yapmak için önlerinde daha uzun bir zaman var. Ancak bir oyuncu ile anlaşıp anlaşamadıklarını en azından  kısa sürede fark edip alternatif planlar üzerinde yoğunlaşmaları gerekir diye düşünüyorum.Bu belirsizlik ortadan kalkmadığı için de gerek yerli gerek yabancı basına da fazlasıyla malzeme veriyorlar.

14 Temmuz 2011 Perşembe

En 5

 DİNO ZOFF
İlk resmi maçında 5 gol yiyen bir kaleciden Yashin ve Banks ile birlikte yüzyılın en iyi üç kalecisinden birine... kupa kazanamayan gelmiş geçmiş en iyi takım olan Brezilya'yı yenen ve o yıl kupayı kaldıran İtalya'nın efsane kalecisi ve kaptanı. 42 yaşında futbolu bıraktığında hala milli takımdaydı.

 SEPP MAIER
Lakabı kedi olan Maier Almanya'da 20. yüzyılın kalecisi seçilmiştir.Gerek kulüp bazında gerek milli takımlarda kazandığı 15 şampiyonluk onun bu ünvanı boşuna almadığının göstergesidir.

 LEV YASHIN
FIFA tarafından yüzyılın kalecisi seçilmiştir. Giydiği siyah kazakla Kara Panter lakabını  almıştır. Yaptığı inanılmaz kurtarışlarla Rus futbolunun yükselmesinde en önemli pay onundu.

 PETER SCHMEICHEL
O iyi bir kaleci değildi. Kaleciden de öte bir oyuncuydu.Tek başına bir takım hüviyetindeydi. Duruşu , liderliği, oyun okuyuşu.... Onun zamanında gerçekten iyi kaleciler vardı. Schmeichel o yüzden daha fazlasıydı.
GORDON BANKS
Refleksleri ve çabukluğu ile ada futbolunun gelmiş geçmiş en iyi kalecisidir. Ona Bank of England lakabı boşuna takılmamıştır.